Kırşehir Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Sınıf mücadelesi egemen güçlerin korkulu rüyası!

"Dostlarım,Kardeşlerim,Canlarım...Kaldırın başlarınızıSuçlular gibi, yüzümüz yerdeÖzümüz darda durup dururuz.Kaldırın başlarınızı yukarıBize göz verildi, gözleyin diye!Dil verildi söyleyin diye!El gövdede kaşınan yeri bilirDert bizde, derman ...

Sınıf Mücadelesi ve Toplumsal Direniş

“Dostlarım, Kardeşlerim, Canlarım… Kaldırın başlarınızı Suçlular gibi, yüzümüz yerde Özümüz darda durup dururuz. Kaldırın başlarınızı yukarı Bize göz verildi, gözleyin diye! Dil verildi söyleyin diye! El gövdede kaşınan yeri bilir Dert bizde, derman ellerimizdedir. Ararsan bulursun, verirsen alırsın.” Hacı Bektaş Veli (13. Yüzyıl)

Sınıfların mücadelesi tüm etnik, dini ve inanç yapılarını sarstı. Meydanlardaki kitleye baktığımızda düzenden zarar gören her siyasi görüşten, her dini inançtan, her sınıf ve katmandan insanların haksızlıklar karşısında bir araya geldiğini görüyoruz. 19 Mart’tan sonra gelişen toplumsal mücadele adeta etnik ve inanç yapılarının hepsini kardeşlik hukuku içinde birleştirdi.

Bu mücadelenin siyasi bir kimliğe dönüşmesi iktidarı daha çok rahatsız etmektedir. Yaşanan insan hakları ihlalleri işçi sınıfını, ezilen halkları, öğrenci gençliği kısacası Tek Adam Rejimden zarar gören herkesi eylem birlikteliğine yöneltti. Bu meydanda siyasi kimliğin, etnik kimliğin, inanç kimliğinin bir önemi kalmamıştır.

Öğrenci gençliğe baktığımızda geçmişten farklı bir organizasyon içine girdikleri gözlemlenmektedir. Sıra dışı ve şaşırtıcı eylem biçimleri toplumda büyük bir sempatiyle karşılandı. Ne acıdır ki kimseye zarar vermeden gerçekleştirdikleri eylemlerde hep devletin güvenlik güçleri tarafından orantısız bir şekilde şiddete maruz kalmaktadırlar.

AKP-MHP iktidarının nefret duygusundan beslenmesi toplumsal direnişi tetiklemektedir. Bugün uygulanan düşman hukuku kışkırtıcıdır. Oysa Anadolu’nun aydınlık insanları en demokratik yöntemlerle tepkisini dile getirmektedir.

Bu mücadelenin motor gücü Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Sayın Özgür Özel duruşu ve kararlılığıyla siyasi gündemi belirlemeyi başardı. Siyasi iktidarın aklını allak bullak etmesini bildi. Bir lider olarak Özgür Özel toplumsal mücadelenin devamlılığını sağlamada kararlı olduğunu dile getirdi. Bu kararlılık ezilen toplum kesimlerinin özgüvenini ortaya çıkardı.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Tanal da renkli bir kişilik olarak bu döneme damgasını vurdu. Gençliği anlayan ve onları motive etmesini bilen bir milletvekili olarak alanları terk etmedi. Mücadeleci tavrı ve tarzıyla gençliğin güvenini kazandı.

Üniversite gençliğinin mücadele azmi tıpkı 1970’lerde olduğu gibi liseli gençliğin de meydanlara gelmesini sağladı. Son günlerde eğitim kalitesi yüksek olan lise ve dengi okullardaki nitelikli öğretmenlerimizin sudan bahanelerle sürgün edilmesi liseli gençliğin ayağa kalmasına neden oldu. Liseli gençler öğretmenlerine sahip çıkarak direnişe başladı. Bazı liselerde başlayan direniş ve boykotlar kısa zamanda ülke sathına yayılacağa benziyor.

Gençlikteki farkındalığı görmek gerek. Onlar için sağ-sol ideolojik argümanlar bir önem taşımamaktadır. Gençlik örgütlenmelerinin oluşmaya başlaması sevindirici. Üniversiteler arası koordinasyon komitelerinin işlevsel hale gelmesi yeni tip bir model örgütlenmenin sinyallerini veriyor.

1980 öncesi sol ve sağ nitelikli örgütlenmelerin çatışmacı niteliğinden farklı olarak zafer işareti yapanla, bozkurt işareti yapanın bir arada olduğu özgün bir yapılanma olacağının belirtilerini görmekteyiz. Bu fotoğraf meydanlara yansıdı.

Sınıf mücadelesinin boyutu büyüdükçe siyasi iktidarın daha da sertleşeceği günlerin görülmesi kaçınılmazdır. Egemen sınıflar ile siyasi iktidarların en çok korktukları ve rahatsız oldukları şey siyasi rejime yönelen toplumsal eylemlerdir. Görünen o ki demokratik yaşam tarzını arzulayan kesimler meydanlardan çekilmeyecek. CHP lideri Sayın Özel’in de işaret ettiği üzere her gün ilçeler bazında lokal eylemler haftada bir gün de il bazında büyük eylemler gerçekleştirilecek. Bu durum toplumsal hareketliliğin nitelikli bir şekilde örgütlenmesini zorunlu hale getirecektir. Burada da öncü kadrolara büyük görevler düşmektedir. Öncü kadrolar doğru bir önderlik yaparak, halka güven verdiklerinde nicel büyüklüğü devrimci nitelikli büyüklüğe dönüştürebileceği gerçekliğini şimdiden zor olmadığı görülmelidir. Öncü kadrolar bunu deneyimlemiş olsa gerek. Bugünkü toplumsal mücadeleyi de doğru tahlil edebileceklerini tahmin ediyorum. Bu öngörüye sahip olduklarını düşünüyorum.

Yurtsever devrimci önderlerin altmış yıllık siyasi birikimlerini başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen halklara ve öğrenci gençliğe aktarması, paylaşması zorunlu olmuştur.

Türkiye’de sınıf mücadelesinin hafızasını taşıyan önemli bir öncü kadro olduğu bilinen bir gerçek… Lakin bu hafızaya sahip olan kadroların bugüne kadar bir varlık göstermemesi düşündürücüdür.

Pasifize olmuş ve yılmış olanlar zaten kılını bile oynatmaz. Bu teslimiyetçi yılgınlar bir dönem ‘Yetmez ama Evet’ diyen zavallılardır. Kimse bunlardan medet beklememektedir.